Türk Mitolojisi Nedir? Türk Mitolojisi ve Tanrılar
Mitoloji, toplumun kültürel ve edebi köklerini oluşturur. Mitler; bir coğrafyada yaşayan
insanların evreni, dünyayı ve türdeşini algılayış ve anlamlandırmanın ilk ürünleridir.
Mitoloji; ilkel dönemdeki insanların ve insanüstü varlıkların başından geçen olayları masalsı bir şekilde incelenip anlatılmasıdır. Özellikle ilkel dönem insanlarının doğa olaylarına,sosyal ilişkilerine ve dini inanışlarına olan bakış açılarını konu edinir. Türk mitolojisi, Orta Asya bozkır yaşamında şekillenen söylenceler düzenidir.
Mitoloji, toplumun kültürel ve edebi köklerini oluşturur. Mitler; bir coğrafyada yaşayan
insanların evreni, dünyayı ve türdeşini algılayış ve anlamlandırmanın ilk ürünleridir.
Mitoloji; ilkel dönemdeki insanların ve insanüstü varlıkların başından geçen olayları masalsı bir şekilde incelenip anlatılmasıdır. Özellikle ilkel dönem insanlarının doğa olaylarına,sosyal ilişkilerine ve dini inanışlarına olan bakış açılarını konu edinir. Türk mitolojisi, Orta Asya bozkır yaşamında şekillenen söylenceler düzenidir.
Coğrafya, toplum, politika gibi unsurlardan etkilenmiş, bu dönem insanını yansıtan bir gelenek haline gelmiştir. Diğer tüm kültürler gibi, Türklerde de toplumun belleğini yansıtan, inançlarda toplum özelliklerini yaşatan ögelerdir. Kamuoyunca pek bilinmeyen bir konudur. Sadece Gök Tanrı’ya bir aşinalık olabilir. O da mitolojik eksende değildir. Ayrıca halk kültüründe halen yaşayan: Umay, Al bastı, Karabasan gibi unsurları tanıdık gelebilir. Nazar, kurşun dökmek, çaput bağlamak gibi geleneklerin Orta Asya göçer kültürüne ve bu dönemdeki kültlere dayandığını da belirtmekte fayda var. Her ne kadar bilgilenmesek de, bu inançlar yaşamını sürdürmektedir.
Buna göre, kayın ağacı da insanın anasıdır, kadın da; ayrıca kadın süt verdiği gibi kayın ağacının da süte benzer bir sıvı salgıladığı söylenmektedir. Özellik olarak destanlara çok benzeseler de mitoloji ve destan ürünleri birbirinden farklıdır. Destanlar temelde tarihi olaylardan yola çıkılarak oluşturulmuştur. Destanlardaki hayal ürünü ve olağanüstü ögeler çıkartıldığında ortada kalan kısımlar tarihi bir gerçekliği anlatır.Ancak mitlerde gerçeklikten söz edilemez. Mitler tümüyle insanın hayal ürünü oluşturdukları hikayelerdir ve herhangi bir tarihi gerçekliği yansıtmazlar.
Türk mitolojisine baktığımızda genel olarak destanlara konu olan belli başlı bazı simgelerin mitoloji ögeleri olarak kullanıldığını görürüz. Bozkurt, Ay ve Yıldız, Su, Işık , Ateş ve Ağaç Türk mitolojisinde yer alan ögelerdir. Türk mitolojisinin en ilksel örneklerini Altay dağları bölgesinde bulmak mümkündür. Uzun süre bu coğrafyaya hakim olmaları aynı zamanda de öncesinde bu bölgede yaşamış ırkların yapılarından da etkilenmeleri Türklerin bu bölgeyle alakalı değişik mitler oluşturmasına yardımcı olmuştur. Sadece Türk mitolojisinde yer alan bir mit olamamakla birlikte Orta Asya ‘ dan toplanan bütün yaratılış destanlarına göre, yeryüzü başlangıçta büyük bir okyanus ile kaplıydı.
Türk Mitolojisinde Tanrılar ve Tanrıçalar
ÜLGEN: Destanlardaki inanışa göre Kayrakan en büyük Tanrıdır; Ülgen, Kızagan ve Mergen de bu Tanrının oğullarıdır. Ülgen’in yıldızların üzerinde yaşadığı ve iyiliği temsil eden bir varlık olduğu destanlarda kabul görmüştür.
UMAY: Altaylılara göre Umay hayvan yavrularını ve çocukları koruyan dişi bir Tanrıdır.
SUYLA: Yerde yaşadığına inanılan bir ruhtur. İnsanları korumakla görevli olan bu varlık gözleri otuz günlük mesafeden gören ve at gözlerine benzeyen gözlere sahip bir şekilde tasvir edilmiştir. Suylanın görevi insanların hayatında oluşabilecek değişiklikleri haber vermektir. Yani kısaca geleceği haber veren bir varlık olarak tanımlanmıştır.
IŞIK: Işık motifi destanlarda hayat verici bir özelliğe sahiptir. İnanışa göre destanların büyük kahramanların annelik yapan kadınlar ilahi bir ışıktan doğmuşlardır. Yeryüzünde iyilik yapan ruhlarda kuş şeklini alarak nur alemine uçarlar.
RÜYA: Rüya destanlarda büyük bir yer tutmuştur. Genellikle gelecekte oluşacak felaketler veya kazanılacak başarılar düş yoluyla önceden öğrenilir. Buna kadercilik anlayışı demek de mümkündür.
AĞAÇ: İnsanlığın yaradılışının Türk düşüncesindeki tasvirine göre Tanrı, yeryüzündeki dokuz insan türünü önceden yarattığı dokuz dallı ağacın gölgesinde barındırmıştır.
AT: Türklerin o dönemde göçebe bir yaşam sürdüğü düşünülürse at destanlarda geniş bir yer tutar. Bunun yanında at kahramanın başarıya ulaşmasında da önemli bir güçtür. Sahibini korur ve ona yol gösterir.
KIRKLAR: Kırk sayısı sembolik bir önem taşır. Oğuz Kağan’ın kırk günde yürümeye başlaması, kırk günde konuşması en sık rastlanan örneğidir. Bununla birlikte kırk koruyucu ve güç verici kutsiyete ulaşmış kişileri simgeler.
OK-YAY: Destanlarda maden isimlerine sıkça yer verilmesi Türklerin madenleri işleme konusunda da usta olduğunu gösterir. Ok-Yay sembolü de savaş aracı olması yanında Türk üstünlüğünü ifade etmede de kullanılmıştır. Ok ve yay Türklerde hukuki bir sembol haline gelmiştir.
MAĞARA: Destanlarda bir sığınağı ve anne karnını sembolize eder.
YADA TAŞI: Bu taş milli bütünlüğü, devletin ideallerini ve halkın huzurunu temsil eder. Bu taşın ülkeden çıkarılmasıyla birlikte ülkede birliğin bozulacağına ve kıtlığın baş göstereceğine inanılırdı.
Türk Mitolojsinde Halk Efsaneleri
Türklerde ana ögesi;“Gök Tanrı”dır. Toplayıcı bir unsur olan gök tanrının yanında birçok ruh ve kült bulunmaktadır. Örneğin, en eski mit, “ağaçtan yaratılma”dır. Eski Türkler kayın ağacından geldiklerine inanıyor, kayın ağacının kutsallığını mütemadiyen işliyorlardı. Kamların (şamanların) davulları üzerine ay ve yıldız resimlerinin yanı sıra kayın ağacı resmi vardı. Ağaçların gökten indiğine inanılmaktaydı. Başta Oğuzlar ve Uygurlar olmak üzere, sözlü ürünlerde büyük insanların(kağan, ata) ağaçtan doğduğu anlatılır. Ötüken Ormanı bu yüzden çok kutsaldır. “Kadın” sözcüğünün de kayın ağacından geldiği savunulmaktadır.
Buna göre, kayın ağacı da insanın anasıdır, kadın da; ayrıca kadın süt verdiği gibi kayın ağacının da süte benzer bir sıvı salgıladığı söylenmektedir. Özellik olarak destanlara çok benzeseler de mitoloji ve destan ürünleri birbirinden farklıdır. Destanlar temelde tarihi olaylardan yola çıkılarak oluşturulmuştur. Destanlardaki hayal ürünü ve olağanüstü ögeler çıkartıldığında ortada kalan kısımlar tarihi bir gerçekliği anlatır.Ancak mitlerde gerçeklikten söz edilemez. Mitler tümüyle insanın hayal ürünü oluşturdukları hikayelerdir ve herhangi bir tarihi gerçekliği yansıtmazlar.
Türk mitolojisine baktığımızda genel olarak destanlara konu olan belli başlı bazı simgelerin mitoloji ögeleri olarak kullanıldığını görürüz. Bozkurt, Ay ve Yıldız, Su, Işık , Ateş ve Ağaç Türk mitolojisinde yer alan ögelerdir. Türk mitolojisinin en ilksel örneklerini Altay dağları bölgesinde bulmak mümkündür. Uzun süre bu coğrafyaya hakim olmaları aynı zamanda de öncesinde bu bölgede yaşamış ırkların yapılarından da etkilenmeleri Türklerin bu bölgeyle alakalı değişik mitler oluşturmasına yardımcı olmuştur. Sadece Türk mitolojisinde yer alan bir mit olamamakla birlikte Orta Asya ‘ dan toplanan bütün yaratılış destanlarına göre, yeryüzü başlangıçta büyük bir okyanus ile kaplıydı.
Türk Mitolojisinde Tanrılar ve Tanrıçalar
ÜLGEN: Destanlardaki inanışa göre Kayrakan en büyük Tanrıdır; Ülgen, Kızagan ve Mergen de bu Tanrının oğullarıdır. Ülgen’in yıldızların üzerinde yaşadığı ve iyiliği temsil eden bir varlık olduğu destanlarda kabul görmüştür.
UMAY: Altaylılara göre Umay hayvan yavrularını ve çocukları koruyan dişi bir Tanrıdır.
SUYLA: Yerde yaşadığına inanılan bir ruhtur. İnsanları korumakla görevli olan bu varlık gözleri otuz günlük mesafeden gören ve at gözlerine benzeyen gözlere sahip bir şekilde tasvir edilmiştir. Suylanın görevi insanların hayatında oluşabilecek değişiklikleri haber vermektir. Yani kısaca geleceği haber veren bir varlık olarak tanımlanmıştır.
IŞIK: Işık motifi destanlarda hayat verici bir özelliğe sahiptir. İnanışa göre destanların büyük kahramanların annelik yapan kadınlar ilahi bir ışıktan doğmuşlardır. Yeryüzünde iyilik yapan ruhlarda kuş şeklini alarak nur alemine uçarlar.
RÜYA: Rüya destanlarda büyük bir yer tutmuştur. Genellikle gelecekte oluşacak felaketler veya kazanılacak başarılar düş yoluyla önceden öğrenilir. Buna kadercilik anlayışı demek de mümkündür.
AĞAÇ: İnsanlığın yaradılışının Türk düşüncesindeki tasvirine göre Tanrı, yeryüzündeki dokuz insan türünü önceden yarattığı dokuz dallı ağacın gölgesinde barındırmıştır.
AT: Türklerin o dönemde göçebe bir yaşam sürdüğü düşünülürse at destanlarda geniş bir yer tutar. Bunun yanında at kahramanın başarıya ulaşmasında da önemli bir güçtür. Sahibini korur ve ona yol gösterir.
KIRKLAR: Kırk sayısı sembolik bir önem taşır. Oğuz Kağan’ın kırk günde yürümeye başlaması, kırk günde konuşması en sık rastlanan örneğidir. Bununla birlikte kırk koruyucu ve güç verici kutsiyete ulaşmış kişileri simgeler.
OK-YAY: Destanlarda maden isimlerine sıkça yer verilmesi Türklerin madenleri işleme konusunda da usta olduğunu gösterir. Ok-Yay sembolü de savaş aracı olması yanında Türk üstünlüğünü ifade etmede de kullanılmıştır. Ok ve yay Türklerde hukuki bir sembol haline gelmiştir.
MAĞARA: Destanlarda bir sığınağı ve anne karnını sembolize eder.
YADA TAŞI: Bu taş milli bütünlüğü, devletin ideallerini ve halkın huzurunu temsil eder. Bu taşın ülkeden çıkarılmasıyla birlikte ülkede birliğin bozulacağına ve kıtlığın baş göstereceğine inanılırdı.
Türkiye'de, özellikle her birinin kökenleri hakkında bir hikayesi olan doğal olaylarla veya tarihi yapılarla ilgili birçok efsane ve efsane bulunmaktadır. Kızların ve babaların masallarından, prenseslere ve cesur tacirlere kadar, ülkenin dört bir yanından en ilginç efsanelere göz atın.
1- Sarıkız'ın Efsanesi: En ünlü Türk efsanelerinden biri olan Sarıkız, Kazdağları dağlarının Türkiye'nin Marmara ve Aegea bölgelerindeki en yüksek zirvesidir. Uzun zaman önce, Sarıkız adında güzel bir kız Güre köyünde yaşadı ve bütün genç erkekler ona aşık oldu ve evliliğinden elini istedi. Babası, hiçbiri kocası olacak kadar uygun göremediğinde, genç adamlar ona karşı döndü ve Sarıkız'ın günahkar bir şey yaptığı ya da köyden uzaklaşmasını talep ettiği yalanını kabul etti. Çünkü baba, sevgili kızını öldürmek için ona sahip değildi , tek başına hayatta kalacağını umarak Kazdağları Dağları'nın zirvesine götürmeye karar verdi . Genç kız hayatta kalmayı başardı ve hatta yollarını kaybeden gezginlere yardım etti. Babası hala hayatta olduğunu öğrendiğinde, onu kaz çiftçisi haline getirdiğini bulmak için ziyaret etti ( kaz , Türkçe’de kaz anlamına gelir). Günümüzde Sarıkız'ın türbesi olan zirveye adı verildi, babasının gömüldüğü zirveye Babatepe (Baba Zirvesi) adı verildi.2- Kız Kulesi Efsanesi: İstanbul'un Kız Kulesi'nin ( Kız Kulesi ) onunla ilgili birçok hikayesi var, ancak en ünlüsü Selçuklu Sultanı ve onun güzel kızı hakkında olanı. Sultan, kızının bir yılan tarafından ısırıldıktan sonra öldüğü bir kabus gördüğünde, hayatını korumak için onu kulede yaşamaya gönderdi. Kızı orada yıllarca yaşadı ve bir gün, çok ağır bir hastalığın üstesinden geldikten sonra, insanlar sağlığını kutlamak için pek çok hediye gönderdi. Hediyelerden bir tanesi üzüm sepeti oldu ve onu kuleye götüren köylü kadına açık değildi, tatlı meyvelerin derinliklerine küçük bir yılan gömüldü. Geceleri, kız uyurken, yılan süzüldü ve babasının kabusu gibi, prenses de bir yılan ısırığından öldü.Son güncelleme 17.03.2021
1- Sarıkız'ın Efsanesi: En ünlü Türk efsanelerinden biri olan Sarıkız, Kazdağları dağlarının Türkiye'nin Marmara ve Aegea bölgelerindeki en yüksek zirvesidir. Uzun zaman önce, Sarıkız adında güzel bir kız Güre köyünde yaşadı ve bütün genç erkekler ona aşık oldu ve evliliğinden elini istedi. Babası, hiçbiri kocası olacak kadar uygun göremediğinde, genç adamlar ona karşı döndü ve Sarıkız'ın günahkar bir şey yaptığı ya da köyden uzaklaşmasını talep ettiği yalanını kabul etti. Çünkü baba, sevgili kızını öldürmek için ona sahip değildi , tek başına hayatta kalacağını umarak Kazdağları Dağları'nın zirvesine götürmeye karar verdi . Genç kız hayatta kalmayı başardı ve hatta yollarını kaybeden gezginlere yardım etti. Babası hala hayatta olduğunu öğrendiğinde, onu kaz çiftçisi haline getirdiğini bulmak için ziyaret etti ( kaz , Türkçe’de kaz anlamına gelir). Günümüzde Sarıkız'ın türbesi olan zirveye adı verildi, babasının gömüldüğü zirveye Babatepe (Baba Zirvesi) adı verildi.2- Kız Kulesi Efsanesi: İstanbul'un Kız Kulesi'nin ( Kız Kulesi ) onunla ilgili birçok hikayesi var, ancak en ünlüsü Selçuklu Sultanı ve onun güzel kızı hakkında olanı. Sultan, kızının bir yılan tarafından ısırıldıktan sonra öldüğü bir kabus gördüğünde, hayatını korumak için onu kulede yaşamaya gönderdi. Kızı orada yıllarca yaşadı ve bir gün, çok ağır bir hastalığın üstesinden geldikten sonra, insanlar sağlığını kutlamak için pek çok hediye gönderdi. Hediyelerden bir tanesi üzüm sepeti oldu ve onu kuleye götüren köylü kadına açık değildi, tatlı meyvelerin derinliklerine küçük bir yılan gömüldü. Geceleri, kız uyurken, yılan süzüldü ve babasının kabusu gibi, prenses de bir yılan ısırığından öldü.Son güncelleme 17.03.2021
EmoticonEmoticon