Cinler ve Ezan
Ezan-ı Muhammedî, kelime anlamına uygun bir şekilde, dünya üzerindeki saat farkı sebebiyle her an ve günde beş defa Allah’ın büyüklüğünün ve İslâm inanç esaslarının ilânıdır. Kulluğun, yüksek bir mekândan, yüksek bir sesle en büyük varlığa arzıdır. Hz. Ebû Bekir’in de ifade ettiği gibi, “İmanın bir şiarıdır.”
Ezan, bir iskân mahallinde Müslümanların bağımsız ve hür olarak varlıklarını sürdürdüklerini haber veren bir işaret, o bölgede İslâm dinine bağlı olan insanların çoğunlukta olduğunu gösteren bir alâmettir. Ezansız bir İslâm ülkesi ve o ülkede büyük küçük her hangi bir semt, mahalle ya da köy düşünmek mümkün değildir. Bir meskûn mahalden ezan sesi geliyorsa, orada Müslümanlar var, bunlar çoğunluktadır aynı zamanda da hür olarak yaşıyorlar anlamındadır.
Bir Müslüman, daha yavrusu dünyaya ilk geldiğinde kulağına ezan okuyarak, âdeta ona kimliğini ve şiarını fısıldamaktadır. Bu, Resûlullah’ın torunu Hasan doğduğunda onun kulağına ezan okumasıyla sünnet olmuş bir uygulamadır. Ezan, çocuğun ilk manevi aşısıdır.
Abdurrahman ibn Abdullah ibn Abdurrahman ibn Ebi Sa’sa el- Ensarî el-Mâzinî babasından, Ebû Said el-Hudrî’nin ona şöyle haber verdiğini nakletmiştir:
“Senin koyunları ve çölü sevdiğini biliyorum. Koyunlarının yanında olduğun zaman ya da çölde bulunduğun an, namaz için ezan okuyup da ünlenirken, yüksek sesle oku. Çünkü müezzinin sesini duyan bütün cinler, insanlar ve her şey kıyamet günü onun için şahitlik edecektir.”
Ebu Said, “bu sözü Rasulullah’tan (sav) işittim” demiştir.
İslam inancına göre kişi üzüntülüyken, biriyle tartıştığında, öfkelendiğinde ya da cinlerle ilgili rahatsızlıklarda ezan okumak; sefere çıkanı uğurlarken, ölüyü kabre koyarken ya da yeni doğan bir bebeğin kulağına ezan ve kamet okumak sünnettir.
Ezan, bütün manevi kirlerin, kötülüklerin, sapkınlıkların ve şeytanca işlerin, hayatı boyunca o çocuktan uzak durması için yapılan bir duadır. Çünkü ezanın bir gücü de budur. Ezanın bulunduğu ve duyulduğu yerde, kötülükler ve şeytan barınamaz.
Resûlullah (sav) şöyle buyurdu:
“Allah, ezan okunduğu yerin (köy ve mahallenin) ahalisini o günün fitnesinden korur.”
İmam Ahmed’in Müsned’in Ubade b. Nisiy’den şöyle dediği rivayet edilmektedir:
Şam’da Madan diye bilinen ve Ebu’d-Derdâ’nın kendisine Kurân okuttuğu birisi vardı. Ebu’d-Derdâ, birgün onu göremedi. Birgün, o, Dabık’ta iken onunla karşılaştı. Ebu’d-Derdâ: “Ey Madan, öğrendiğin Kurân ne alemde? Bugün senin Kurân’la aran nasıl”, diye sordu. (Madan): “Allah da bilir ki daha iyi.”, dedi. (Ebu’d-Derdâ) ona: “Ey Madan, sen bugün bir şehirde mi yaşıyorsun, yoksa bir köyde mi?” Madan: “Hayır, şehre yakın bir köyde”, dedi. Ebu’d-Derda: “Yavaş ol, yazık sana ey Madan, dedi. Çünkü ben Resûlullah’ı (sav) şöyle buyururken dinledim: “Beş aile halkı bulunup da namaz için aralarında ezan okunup, namazlar için kamet getirilmeyecek olursa mutlaka şeytan onlara musallat olur ve şüphesiz kurt ayrılanı yakalar. Onun için yazık sana ey Madan. Sen, şehirlerde kalmaya bak!”
İmam-ı Suyûtî, şöyle buyuruyor:
“Ulemadan bazılarının kitaplarında gördüm ki insanın içine girmiş olan cinni yakmak istediğin zaman sağ kulağına 7 defa ezan, 1 Fatiha, Felak ve Nas Surelerini okursan cin ateşte yanıyormuş gibi yanar.”
Ezandan oluşan kelime gruplarının titreşimi ve dalgalanması öyle bir hâle yayar ki, ezanın işitildiği noktaya kadar bütün süflî varlıklar, o alandan uzaklaşır.Nitekim Resulullah (sav) namaz için ezan okunduğu zaman şeytanın dönüp onu duymayacağı yere kadar uzaklaştığını, ezan bitince geri gelse de kâmet edilmeye başlanınca tekrar dönüp kaçtığını anlatmaktadır.
Şeytanın vesveselerine karşı direnç gösteremeyenler Resulullah’ın haber verdiği namaz örneğinde olduğu gibi şeytanın oyuncağı haline gelir. Şeytan kişinin işlerine bir nevi fesat karıştırmış olur.Sahihayn’da Ebu Hureyre’den nakledildiğine göre Resulullah, konuyla ilgili olarak şöyle buyurmuştur:
“Namaz için ezan okunduğu zaman, şeytan oradan sesli sesli yellenerek uzaklaşır, Ezanı duyamayacağı yere kadar kaçar. Ezan bitince geri gelir. Kamete başlanınca yine kaçar. Kamet bittiğinde geri dönerek kişi ile kalbinin arasına girer ve ‘Şunu hatırla, bunu düşün’ diye aklında önceden olmayan şeylere vesvese verir. Öyle ki (buna kapılan) kişi, kaç rekât kıldığını bilemeyecek hale gelir.”
Diğer bir rivayette “Namaz için ezanı duyunca sesini duyurmamak için mani gelmek ister, bitirince vesvese başlar.” olarak geçer. Diğer bir rivayette ise şöyle zikredilmektedir:
“Müezzin ezan okuyunca şeytan sırtını çevirir ve hızla kaçar.”
Hadislerde, ezan sesini duyan şeytanların kaçtığına dair bilgiler vardır. Buna Müslim’in namaz bahsinde kaydettiği Cabir’in şöyle dediğine dair hadis tanıklık etmektedir. Cabir’den nakledildiğine göre Peygamberimiz (sav) şöyle buyurdu:
“Şüphesiz şeytan namaza çağırmak için okunan ezanı işitecek olursa, er-Ravhâ denilen yere kadar kaçar.”
Süleyman (el-A’meş) dedi ki: Ben ona (hadisi Cabir’den rivayet eden Ebu Süfyan’a) er-Ravhâ’yı sordum da şöyle dedi: Orası Medine’den otuz altı mil uzaklıktadır.
Bir rivayette, “Arka tarafından ses çıkartarak, koşar adımlarla kaçıp oradan uzaklaşmaya çalışır.” şeklinde ifade edilir.
Websitemizde deneyimlerini aktaran ziyaretçilerimizin anlattıklarında en büyük ortak nokta, kabuslarının çoğundan ezanla uyanmalarıdır.
Sabah Ezanıyla Sona Eren Karabasan ve Şeytani Rüyalar
İslâm düşüncesinde rüyalar, genel olarak, sâdık ve kâzib olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Fakat Resulullah (sav)’in bir hadisinden hareketle, kaynaklarda rüyaların rahmânî, şeytânî ve nefsânî olmak üzere üçe ayrıldığı sıklıkla görülmektedir. Söz konusu hadiste Resûlullah:
“...Rüya üç çeşittir: Birincisi, sâlih rüya olup Allah’tan bir müjdedir. İkincisi, şeytanın verdiği üzüntüdür. Üçüncüsü ise, kişinin kendi durumundan kaynaklanmaktadır.”
buyurmaktadır. Bir hadiste, şeytanın uykuda insanla oynadığı bildirilir. Dolayısıyla bu tür rüyalar, böyle bir irtibat neticesinde, bir kişiyi mahzun etmek için şeytan tarafından gösterilir. Bundan dolayı onun şeytana nispeti münasiptir. Şu rivayet bu gerçeği gösterir:
Birgün, bir şahıs Resulullah’a (sav) geldi ve bir rüya gördüğünü söyledi. Bu rüyaya göre onun başı kopmuş ve kendisi de arkası sıra gitmişti. Anlatılanı dinleyen Allah Resulü (sav), “Şeytanın seninle uykuda iken oynadığını anlatma.” buyurdu.
Dolayısıyla ihtilam rüyaları ile bir Müslüman’ı korkutmak için şeytanın sebep olduğu rüyalar bu kapsamdadır. Bunlara hulüm, edğas-ü ahlam/ rüyay-ı kazibe .. gibi isimler de verilir. Bu sebeple onlar başkasına anlatılmaz ve yorumlanamaz. Yorumlansa da bir sonuç oluşturmazlar. Şu hadis, bunu belirtir:
“Rüya Allah’tan, hulm (düş) ise şeytandandır.”
Korkulu rüyalar ve karabasanla ilgili Resulullah şöyle buyurmuştur:
“Sizden biriniz uykuda korkarsa şöyle desin: ‘Allah’ın gazap ve azabından ve kullarının şerrinden, şeytanların vesvesesinden ve yanıma gelmelerinden eksikliği olmayan Allah’ın sözlerine sığınırım.’ O zaman, hiçbir şey ona zarar vermez.”
Yine Resulullah şöyle buyurmuştur:
“Gece olunca çocuklarınızı dışarı çıkmaktan alıkoyun, çünkü o vakitte şeytanlar yayılmışlardır. Ama gecenin bir saati geçince onları bırakın ve kapıları kapatın ve Allah’ın adını anın, çünkü şeytan kapalı bir kapıyı açmaz. Su tulumunuzun ağzını bağlayın ve Allah’ın adını anın, kaplarınızı ve kaplarınızı örtün ve Allah’ın adını anın. Üstüne bir şey koyarak da olsa örtün ve kandillerinizi söndürün.”
Karabasan ile kurulan iletişimi içeren bir anlatı örneği şu şekildedir:
Uyurken gece yanıma karabasan geliyor ve dizlerimin üzerine oturuyor. Gelirken çıkardığı ayak sesini duyuyorum. Sağıma ve soluma dönmeye çalışıyorum, kalkmaya çalışsam da kalkamıyorum. Bana izin vermiyor. Gitmesi için sürekli ezan okuyorum. Defalarca okuduğum ezanın arkasında kaybolup gidiyor. Olayı yaşadığım gün ve ertesi günü bu olayın yorgunluğuyla uyuyamıyor ve hasta oluyorum. Son zamanlarda gece yatmadan önce çok okursam ve dua edersem, televizyonu kapatmadan yatarsam yanıma gelmiyor.
Halk İnanışları
Halk kültüründe birtakım olumsuz hâlleriyle insanların yaşamında etkileri olduğuna inanılan esrarengiz yaratıkların varlığına inanılır. Olağan dışı kimi şartlar içinde onları gördüklerini öne sürenler vardır. Ancak, onlar hiçbir zaman iki kişi bir arada iken görünmemişlerdir. Cin ve peri, gibi adlarla anılan bu varlıkların bütün işlerini gece yaptıklarına, horoz sesi ya da sabah ezanı duyulur duyulmaz dağılıp konaklarına çekildiklerine; yaşadıkları yerlerin değirmenler, hamamlar, terk edilmiş, tekin olmayan yerler, örenler, mezarlıklar, hanlar olduğuna inanılır.
Halk inanışına göre, cinlerin erkek ve kadın cinsleri vardır. Dişilerine genellikle peri adı verilir.Perilerle iyi ilişkiler kurulmasına ve periler sevilmesine rağmen cinlerden korkulduğu durum çoğunluktadır. Bu olağanüstü varlıklar, özellikleri ve yaşadıkları yerler açısından ele alındığında, topluluk hâlinde beyler ve padişahlar tarafından yönetilerek — aslında tıpkı insanlar gibi — fakat insanlara görünmeden yaşarlar. Evlenip çoluk çocuğa karışırlar.
Ordu bölgesi halk inançlarında cinler kedi, köpek, keçi, tavşan kılığına girerler. Ayakları ters olur. Değirmene giren kişi “bismillah” çevirmezse mısırın bereketini ecünlüler alır. Davulları, zurnaları vardır. Ölür de başımıza bela olur diye çok korkan adama yaklaşmazlar. Biraz korkan adama işkence etmekten zevk alırlar. Sarı adama yaklaşırlar. Kara adana hamaylı gibi olduğu için dokunmazlar. Gece ortaya çıkarlar. Horoz ötünce kaybolurlar. Horoz ötme saati, bazı anlatılarda sabah ezanı vakti olarak da ifade edilir.
Nazilli’deki halk inanışlarında şeytanın geceleri insanlara rüyalarında halüsinasyonlar gösterdiğine, sabah ezanından sonra ya da sabah ilk horozlar ötünce şeytanın kaybolup, halüsinasyonunun etkisin geçtiğine inanılır.
Cinleri etkisiz hale getirme için kullanılan kutsal söz kalıpları içerisinde ayet, besmele, çeşitli dualar vs. yer almaktadır. Bazı anlatılarda ise bu kutsal söz, bir ezan olarak belirmektedir. Bir anlatıda cinler yine düğün yapıp eğlenirlerken içlerinden biri ezan vaktinin yaklaştığını ve ezan okunacağını söyler ve cinler düğünü sonlandırıp dağılırlar.
Bir metinde insanlar bir dereden geçerken cinlerle karşılaşır ve içlerinden bir hoca, ezan okuyarak insanların kurtulmasını sağlar. Hocanın korkudan dili tutulur ancak insanlar kurtulur. Başka bir örnek metinde ise bir yolcu gece vakti karşısına çıkan cinlerin bulunduğu yeri geçmek için dua okur ve bunu başarır.
İslam inancının kanonu diyebileceğimiz ezan, yalnızca cinleri değil öldükten sonra mezardan çıkıp dolaşarak insanlara zarar vereceğine inanılan hortlakları da etkisiz hâle getirmek için kullanılan araçlardandır. Bir anlatıda mahalleliyi rahatsız eden hortlağın mezarına gidilir ve hortlağın başı, mezarın içine sokularak orada ezan okunur ve böylece demonun mezardan çıkması engellenmiş olur.
Memorat ve Anlatılar
Memorat bir insanın yaşadığı ve çeşitli sebeplerle izahı yapılamayan olağanüstü an ya da hikâye manasını taşır. İzahının yapılamamasının sebeplerinin başında çok kişisel yaşanımlar olmaları gelmektedir. Çoğu kez bir tanığı bulunmamakla birlikte bazen olay sadece tanıklar için olağanüstüdür. Mesela öleceğini söyleyen bir insanın ölüvermesi gibi. Bu ölüme tanık olanlar için olağanüstü bir durumdur.